Akça Dedenin Kibrit Kutusu Masalı Dinle
Akça Dedenin Kibrit Kutusu Masalı
Masalı dinlemek için OYNAT tuşuna basınız.
Bir zamanlar, ülkelerin birinde sevimli mi sevimli, al al yanaklı, ak pak saçlı bir dede yaşarmış. Herkes ona Akça dede dediği için, dedecik bile kendi adını neredeyse unutacakmış. İşte bu akça dedeye yaş günün bütün köy halkı birleşip, güzel, pırıl pırıl bir çakmak almışlar. Sonra da elindeki kibrit kutusunu alıp, “Artık bu kibritlere gerek kalmadı” deyip fırlatıp atmışlar. Akça dede yeni çakmağıyla sigarasını tüttürmeye başlayınca da, gitmeye hazırlanmışlar. O zaman akça dede, “Haftaya bugün sizleri kıra davet ediyorum. Şöyle güzel bir kuzu çevirir, bir kazan da pilav yaparız demiş. Eh orada olmalıydınız da çocukların, gençlerin, yaşlıların sevincini görmeliydiniz: “Yaşasın akça dede. . Kaç zamandır kıra gidip, şöyle gönlümüzce eğlenmemiştik” diye diyene, akça dedeyi öpen öpene.
Akça dedenin konukları, neden sonra evlerinin yolunu tutmuş da, dedecik biraz soluk almış. Sonra da ortalıktan el ayak çekilince, yavaşça bahçeye çıkıp, elinden alıp attıkları kibrit kutusunu aramaya başlamış. Bulunca da sevinçle gülümseyip kibrit kutusunu, çakmağını koyduğu cebe yerleştirmiş. Kendi kendine, “Fazla mal göz çıkarmaz ya” diye mırıldana mırıldana soyunup yatağına girmiş. Mışıl mışıl uyumaya başlamış. O uyuyormuş ama, aynı cebi paylaşan çakmakla kibrit gözlerini bile kırpmıyorlarmış. Neden mi? Yepyeni, pırıl pırıl çakmak kibritle aynı yerde olmaktan dolayı öfkeleniyor, durum dinlenmeden söylenip duruyormuş. Zavallı kibrit o söylendikçe iyice büzülüyormuş bir kenara. İkide bir, “Bak burası çok geniş. Herhalde rahat edersin çakmak kardeş” diyormuş. Diyormuş ama çakmağın derdi bu değilmiş ki. Sonunda dayanamayıp, “Yerin darlığından yakınan kim?” diye bağırmış. “Ben senin gibi sıradan bir kibritle yan yana durmaktan dolayı üzüntü duyuyorum. Benim gibi bir çakmak varken, akça dede niye hala yanında kibrit taşıyor anlamıyorum. Senin yerin artık çöp tenekesi olmalı. Bu sözleri duyunca, kibrit kutusunun içindeki kibritler üzüntüyle kıpırdanmışlar. “Bize işe yaramaz çöpler mi demek istedi” diye bağırışmışlar. Çakmak, “Elbette, göreceksiniz. Akça dede sizi bir daha eline bile almayacak. Unutulup gideceksiniz burada” demiş.
Gerçekten de akça dede, o günden sonra çakmağı elinden düşürmez olmuş. Tabii çakmağın da keyfi iyice yerine gelmiş. Her gece zavallı kibritlere olmadık sözler söylüyor, “İşe yaramaz çöpler” diye alay edip duruyormuş. Kibrit çöpleri onun alaylarından çok, gerçekten bir işe yaramadıklarını düşünüp üzülüyorlarmış. Ağlarlarsa ıslanacaklarını bu yüzden iyice kullanılmaz hale geleceklerini bildikleri için ağlayamıyorlarmış bile.
Aradan tam bir hafta geçmiş. O bir hafta içinde de çakmak durmadan yanmış. Akça dede bir haftanın sonunda, erkenden kalkmış. Kıra gitmek için hazırlıklara koyulmuş. Tam işini bitirince de kapı ‘tık tık’ diye çalınmış. Akça dede de neşe içinde “Geliyorum çocuklar. hadi siz binin arabalar” diye bağırmış. Sonra da orada çevirecekleri kuzuyu bir torba pirinci alıp o da atlamış arabaya. Bağırış çağırış şarkı türkü derken Çamlı Dağ’a varmışlar. kilimler serilmiş, çaylar pişirilip içilmiş. Akça dede, “çayımızı içtik, şimdi iş başına. Öğleyin aç kalmak istemiyorsanız çalı çırpı toplayın bakalım” deyince de herkes bir yana dağılıp çalı çırpı, kozalak toplayıp getirmiş. Pilav kazanı bir yanda, kuzu çevirmek için hazırlanan ocak da öte yanda yanmayı bekliyormuş. Akça dede hemen çakmağını çıkarmış. Ateşi yakmak için eğilmiş. Ama çakmak “çat çat” etmiş o kadar. Biri “Gazı bitti galiba” demiş. Öteki de “Belki çakmak taşı yoktur” diye atılmış. Bir başkası da “Neyi bittiyse bitti. Görüyor musunuz başımıza geleni. Dağın başında nerede buluruz çakmak taşını. kuzu kızartması da, pilav da suya düştü demektir” diye ağlamaklı bir sesle bağırmış. Akça dede, “Durun bakalım. hemen umutsuzluğa düşmeyin. Akça dedeniz her şeyin bir çaresini bulur. Cebimde eski ama beni hiç ortalıkta bırkmayan bir dostum var” deyip, kibrit kutusunu çıkarmış. Ateşi yakmış. Pilav tıkır tıkır, kuzu çıtır çıtır pişerken, akça dede kibrit kutusunu sevgiyle okşuyor,
“Seni yanımdan ayırmamakla ne iyi ettim. Bu çakmağın olur olmaz bir yerde beni yüzüstü bırakacağını biliyordum. Oysa sen beni hiç yüzüstü bırakmadın bugüne değin” demiş. O gece çakmağın hiç sesi soluğu çıkmamış. Kibritler de bir işe yaramanın verdiği mutluluk içinde günlerdir ilk kez rahat bir uyku uyumuşlar.