Güzel ve Çirkin

güzel ve çirkin masalı
Bir zamanlar, çok zengin bir adam ve üç kızı aynı evde yaşıyorlarmış. Günlerden bir gün, adam gemilerinin kaybolduğu haberini almış ve bütün servetini yitirmiş. Ellerinde yalnızca küçük bir ev kalmış. Üç kız kardeşiyle bu mütevazı evde yaşamak zorunda kalan adam, olanlara çok üzülmüş.

Adamın üç kızından ikisi kendini beğenmiş, bencil ve kötü kalpliymiş. Bu iki kardeş, düşen durumlarından şikayet edip sürekli yakınıyorlarmış. Ancak en küçük kız, tam aksine, iyiliksever ve yardım etmeyi seven bir yapıya sahipmiş. Ona herkes “Güzel” dermiş, çünkü sadece dış görünüşü değil, kalbi de güzelmiş. Yeni hayatlarında, tüm ev işlerini üstlenen Güzel; temizlik, yemek ve diğer tüm işleri kendisi yapıyormuş.

Bir gün, babası kaybolan gemilerden birinin limana yanaştığını öğrenmiş ve derhal geminin yanına gitmek üzere hazırlık yapmış. Atına binmeden önce kızlarına, “Benden bir şey istiyor musunuz?” diye sormuş. İki kötü kalpli kız, “Altın, elmas, yüzük, bilezik ve kolyeler istiyoruz!” demişler. Güzel ise, “Bana sadece bir gül getir, baba,” diyerek mütevazı bir istekte bulunmuş.

Adam yola çıkıp limana varmış, ancak gemisi harap haldeymiş ve içinde hiçbir şey kalmamış. Çaresizlik içinde evine dönerken, karlı bir ormanda atıyla ilerliyormuş. Üzgün bir şekilde, “Allah’ım bana yardım et,” diye dua etmiş. O sırada karşısına büyük bir şato çıkmış. Şatonun her yanı ışıklarla aydınlanıyormuş. Yardım bulabileceğini umarak şatoya doğru gitmiş.

Şatoya girdiğinde, kimseyi görememiş ama masanın üstünde çok güzel yemekler varmış. Seslenmiş, ama cevap veren olmamış. Açlıktan dayanamayarak yemekleri yemiş. Daha sonra üst kata çıkmış ve bir odaya girip uyumuş. Sabah uyandığında, sandalyenin üstünde yeni elbiseler bulmuş ve onları giymiş. Aşağı indiğinde masanın üstünde enfes bir kahvaltı olduğunu görmüş. “Bana bu kadar iyi davranan ev sahibi, iyi yürekli biri olmalı,” diye düşünmüş.

Yemek yedikten sonra eve gitmek üzere dışarı çıkmış. Bahçede harika güller görmüş ve “Diğer kızlarımın isteklerini yerine getiremedim, bari Güzel’in isteğini yerine getireyim,” diyerek bir gül koparmış. Tam o sırada, derin bir kükreme duyulmuş ve karşısına aslana benzeyen, çirkin bir adam çıkmış. Bu adam, “Sana yemek verdim, elbise verdim, ama sen bana böyle mi teşekkür ediyorsun?” diyerek sinirlenmiş. Baba, korkuyla gülü, kızı Güzel için kopardığını söylemiş.

Çirkin adam, babayı affetmek için bir şart koşmuş: “Kızlarından biri burada benimle yaşarsa, canını bağışlarım.” Adam çaresizce bu şartı kabul etmiş ve eve dönerek başından geçenleri kızlarına anlatmış. Ancak iki kötü kalpli kız, bu teklifi kabul etmemiş. Güzel, “Ben giderim baba,” demiş. Diğer iki kız da babalarının başına gelenlerin Güzel yüzünden olduğunu düşündükleri için onun gitmesini daha uygun bulmuşlar.

Baba ve Güzel, birlikte şatoya doğru yola koyulmuşlar. Şatoya vardıklarında masada çok güzel yemekler olduğunu görmüşler ve oturup yemek yemeye başlamışlar. Tam o sırada, çirkin adam gelmiş ve Güzel onu görünce çok korkmuş. Çirkin adam, “Buraya kendi isteğinle mi geldin?” diye sormuş. Güzel, “Evet,” demiş. Çirkin, “Öyleyse baban yarın sabah buradan gidecek ve bir daha geri gelmeyecek,” demiş. Güzel, bu duruma çok üzülmüş ve ağlamış.

Güzel, bahçeye çıkıp güzel gülleri seyretmiş, sonra da evi gezmeye başlamış. Bir odanın kapısında rengârenk güller varmış. İçeri girdiğinde, odada kitaplar, müzik aletleri olduğunu görmüş ve çok hoşuna gitmiş. “Burası benim odam olmalı. Çirkin bu odayı benim için hazırlamış olmalı,” diye düşünmüş. Masanın üzerinde altın harflerle yazılmış bir kitap dikkatini çekmiş. Kitapta, “Sevgili prensesim, ne istersen emrindeyim,” yazıyormuş. Güzel gülümsemiş ve “Keşke babamı görebilseydim,” demiş. O anda aynada babasını görmüş ve çok mutlu olmuş.

Daha sonra aşağı inmiş. Masada yine güzel yemekler varmış. Güzel, “Çirkin iyi yürekli biri olmalı; bana zarar vermez,” diye düşünmüş. Yemek yerken, merdivenlerden aşağıya doğru çirkin adam inmiş. “Senin karşında oturup seni izleyebilir miyim?” diye sormuş. Güzel ise “Burası senin evin, bana niye soruyorsun ki? İstediğin gibi yapabilirsin,” demiş. Çirkin üzgün bir ifadeyle, “Beni çok mu çirkin buluyorsun?” diye sormuş. Güzel, istemeden de olsa başını sallamış. Çirkin, “Benimle evlenir misin?” diye sormuş. Güzel duraksamış ve “Hayır,” demiş. Çirkin başını öne eğip geri gitmiş.

Zamanla Güzel, Çirkin’e alışmış ve onun iyi kalpli biri olduğunu anlamış. Günlerden bir gün, aynada babasını hasta yatakta görmüş. Çirkin’e babasını görmek istediğini, sadece bir hafta kalacağını söylemiş. Çirkin de ona bir yüzük vermiş ve “Bu yüzüğü yatağının yanındaki komodine koyarsan, burada yanıma geri gelirsin,” demiş. “Ama bir hafta sonra dönmezsen, üzüntümden kahrolurum.”

Güzel, babasının yanına gitmiş ve babası onu görünce çok mutlu olup kendini daha iyi hissetmiş. İki kötü kalpli kız kardeşi, Güzel’in evde olduğunu görünce kıskanmışlar. Onun bir hafta daha evde kalmasını sağlamaya karar vermişler, çünkü bu durumda Çirkin’in Güzel’e zarar vereceğini düşünmüşler. Güzel’e onu çok özlediklerini söyleyerek kandırmışlar ve Güzel, bir hafta daha kalmaya karar vermiş.

Bir gün, rüyasında Çirkin’i bahçede düşünceli halde görünce çok üzülmüş. Uyanınca, “Ne kadar bencil ve acımasızım!” diyerek pişmanlıkla yüzüğü komodinin üzerine koymuş. Sabah uyandığında, Çirkin’in evindeki odasında bulmuş kendini. Onu bulmak için bahçeye çıktığında, rüyasında gördüğü gibi Çirkin’i olduğu yerde düşünceli halde otururken görmüş. Yanına yaklaşıp, “Ben seni seviyorum ve seninle evlenmeyi kabul ediyorum.” demiş. Bu sözleri duyan Çirkin, başını kaldırıp Güzel’e bakmış, mutluluktan uçacak gibi olmuş.

Bir anda Çirkin, yakışıklı bir prens oluvermiş. Prens, “Kötü kalpli bir cadı beni çirkin bir yaratığa dönüştürdü,” diye anlatmış. “Eğer sen beni sevdiğini söylemeseydin, sonsuza kadar çirkin bir canavar olarak kalacaktım.” Güzel de gerçek aşkı bulduğu için çok mutluymuş. Bu durum karşısında, kötü kalpli kardeşleri kıskançlık içinde kalmış. Babası ise kızının mutluluğuna sevinmiş.

Prens ve Güzel, muhteşem bir düğünle evlenmişler ve mutlu bir yaşam sürmüşler. Böylece, hayatlarına sonsuza kadar mutlu bir şekilde devam etmişler.

Similar Posts