Tilki ve Tavşan Masalı
Ormanda yalnız yaşayan tilki bir gün tavşanla karşılaşmış. Hiçbir arkadaşı olmayan tilki, kendini o kadar yalnız hissediyormuş ki, hemen tavşana bir teklifte bulunmuş: “Tavşan kardeş, artık yalnızlıktan, arkadaşsız olmaktan yoruldum, usandım artık.” demiş. “Gel seninle arkadaş olalım, sen de ben de yalnızlıktan kurtulalım.” diye ısrar etmiş.
Tavşan, kendisi de yalnız yaşadığı ve bir arkadaşı olmadığı için tilkinin bu teklifini kabul etmiş. Ormanda hep birlikte vakit geçirmeye, oyunlar oynamaya, şakalaşmaya başlamışlar. Günlerin nasıl gelip geçtiğini fark etmemişler bile.
Gel zaman git zaman, tilki, yalnız ve arkadaşsız kaldığı günleri unutmuş. Tavşanı hor görmeye, ona kötü sözler söylemeye ve çoğu zaman da onun kalbini kırmaya başlamış.
Tavşan bu duruma oldukça üzülmüş ve artık dayanamaz hale gelmiş. Tilkiye öyle bir ders vermeliyim ki arkadaşlığın önemini anlasın, diye düşünmüş. Kışın soğuk günleri artık kendini hissettirmeye ve kar yağmaya başladığı bir gün, tilkinin karnı çok acıkmış. Bu soğuk havada nasıl yiyecek bulacak ve karınlarını doyuracaklarını düşünmüşler. Tavşanın aklına harika bir fikir gelmiş.
Birlikte yakındaki dereye giderek balık tutacaklar, afiyetle karınlarını doyuracaklar. Tavşanın bu lezzetli teklifini tilki hemen kabul etmiş.
Yola çıkmışlar ve kuş misali dereye varmışlar. Dereye gelmişler gelmesine ama nasıl balık tutacaklarını tilki çok merak ediyormuş. Tavşana dönerek: “Tavşan kardeş, dereye vardık. Ancak bizim ne bir oltamız ne de oltaya takmak için yemimiz var, burada nasıl balık tutacağız? ” diye sormuş.
Tavşan, kendinden emin bir şekilde: “Sen hiç merak etme sevgili kardeşim.” demiş. “Sen, o uzun kuyruğunu dereye sokacaksın, kuyruğunu yem sanan balıklar kuyruğunu yakaladıkları sırada kuyruğunu dereden çıkarıp balıkları yakalayacağız.”
Tilkinin aklına yatmış bu fikir ve sonunu hiç düşünmeden kuyruğunu dereye sokuvermiş. Başlamışlar beklemeye. Bekle Allah bekle. Ne bir balık varmış derede ne de bir kurbağa. Tilki, beklemekten sıkılmış ve tavşana: “Tavşan kardeş, saatlerdir bekliyoruz. Kuyruğum donmak üzere, ne bir balık var derede ne de küçücük bir kurbağa.” diye söylenmiş söylenmesine ama, tavşan her seferinde: “Az daha bekle, az daha bekle” diyerek tilkiyi oyalamış. Tilki, tavşanın bu sözlerine kanıp beklemiş bir süre. Ama bu soğuk havada, derenin suyu da tilkinin kuyruğu da donmaya başlamış. Tilki, kuyruğunu dereden çıkarmaya çalışmış ama ne mümkün. Sağa çekmiş çıkmıyor, sola çekmiş çıkmıyor.
Kuyruğu derenin içinde donan tilkinin kendisi de çok üşümüş. Dişleri birbirine vuruyor, tir tir titriyormuş.
Tilki başlamış tavşana yalvarmaya: “Aman tavşan kardeş, canım tavşan kardeş. Ne olur kurtar beni. Soğuktan donmak üzereyim.”
Tilki yalvarmış yalvarmasına ama, Tavşan kendine yapılanları unutmadığı için:”Bana ne kadar yalvarsan da boş” demiş. “Sen, mutsuz ve arkadaşsız yalnız kaldığın günleri çabuk unutup bana kötü davrandın. Benim kalbimi kırdın. Beni aşağıladın. Sen bunu hak ettin ” diyerek tilkiye arkasını dönüp yola koyulduğu sırada: “Beni zavallı biri olarak görüyordun. Şimdi ise bak ne haldesin? Kendini bu donmuş dereden kurtarmaya çalışma, yoksa kuyruğun kopar. Unutma kışın sonu bahar, birkaç ay içinde bahar gelecek. Buzlar eriyecek. Buzlar eriyince sen de kuyruğunu dereden kurtarabilirsin. Sen hele biraz daha sabret.” diyerek gözden kaybolmuş.
Yorum gönder