Parmak Kız

parmak kız

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde yalnız yaşayan bir kadın varmış. Bu kadın, hep küçük bir kız çocuğunun olmasını istiyormuş.

Güneşli bir gün, bahçede çiçeklerini sularken birden karşısına bir peri çıkmış. Peri, “Neden ağlıyorsun?” diye sormuş.

Kadın, “Hep bir kız çocuğum olmasını istiyorum. Bu konuda bana yardım eder misin?” demiş.

Peri ona bir tohum vermiş ve, “Bu tohumu bir saksıya ek. Ona sevgini ver, sonra ne olacağını göreceksin. Güzel bir saksıya ek ve güneş görmesini sağla,” demiş.

Kadın, tohumu saksıya ektikten sonra çiçeğin büyümesini beklemiş ve onu her gün sulamış.

Bir gün çiçeği öpmüş ve çiçeğin ortadan ikiye ayrıldığını görmüş. İçinden parmak kadar bir kız çocuğu çıkmış. Ona “Parmak Kız” adını vermiş.

Bir çocuğu olduğu için çok sevinmiş. Onun için ceviz kabuğundan bir yatak yapmış ve üstünü gül yapraklarıyla örtmüş.

Parmak Kız, günlerini bir tabak suyun içinde, yaprağın üzerinde oturarak geçiriyormuş. Yaprağı bir kayık gibi kullanarak bir uçtan diğerine gidip geliyor, elindeki bir at kılını kürek gibi kullanıyormuş.

Bir gece, ceviz kabuğunda uyurken camdan içeriye büyük bir kurbağa girmiş. Kurbağa, Parmak Kız’ı çok beğenmiş ve onu oğluna gelin yapmak için kucağına alıp göletine götürmüş.

Parmak Kız’ı nilüfer yaprağının üstüne bırakmış, böylece oradan kaçamayacağını düşünüyormuş.

Parmak Kız, kurbağayla evlenmek istemiyormuş ve hüngür hüngür ağlıyormuş. Bu sırada kurbağa düğün hazırlıklarına başlamış.

Bunu gören balıklar, Parmak Kız’a yardım etmek istemiş. Nilüfer yaprağının sapını ısırarak koparmışlar ve Parmak Kız’ı kurtarmışlar.

Parmak Kız’ın annesi sabah olunca kızını evin her yerinde aramış ama bulamamış.

Bu sırada Parmak Kız, yaprağın üstünde akıntıyla sürüklenerek ilerliyormuş. Artık kurbağalar onu bulamayacak kadar uzaklaşmış.

Parmak Kız’ın geçtiği yerlerde orman hayvanları, onun güzelliğinden etkilenmiş ve hepsi ne kadar güzel olduğunu söylemiş.

Gece olduğunda Parmak Kız, üstüne yaprağını örtüp uyumuş.

Sabah uyandığında nehrin onu bir şelaleye doğru sürüklediğini görmüş. O sırada onu gören bir böcek, Parmak Kız’ı kurtarmış ve evine götürmüş. Böcek, onunla evlenmek istemiş.

Ancak diğer böcekler, Parmak Kız’ın kendileri gibi elleri ve ayakları olmadığı için onu beğenmemiş. Böcek de bu durumdan etkilenerek Parmak Kız’ı alıp tekrar ormana bırakmış.

Kış gelmiş, hava soğumuş ve kar yağmaya başlamış.

Parmak Kız, yürümüş yürümüş ve bir ev görmüş. Kapıyı çalmış, karşısına bir tarla faresi çıkmış.

Parmak Kız, çok acıktığını söylemiş ve fare onu evine davet etmiş.

Fare, Parmak Kız’ın karnını doyurmuş ve onu çok sevmiş. Güzel kızın sonsuza dek kendisiyle kalmasını istemiş.

Ertesi gün, farenin köstebek arkadaşı misafirliğe gelmiş. Bir süre sonra kapı çalınmış ve köstebek içeri girmiş.

Zengin köstebek, deri montu ve fötr şapkasıyla yemek masasına oturmuş. Parmak Kız’ın güzel sesinden çok etkilenmiş ve ona aşık olmuş.

Köstebek, farenin yanına giderek ona bol miktarda yiyecek teklif etmiş ve Parmak Kız’la evlenmesine yardımcı olmasını istemiş. Fare de bu teklifi kabul etmiş.

Parmak Kız, köstebeği istemediği için sabah olunca evden kaçmış.

Yolda yaralı bir kuş görmüş ve onun yarasını iyileştirmiş.

Serçe de bu iyiliğin karşılığında, “Ne zaman istersen sana yardım ederim,” demiş.

O sırada karşıdan köstebek ve fare geliyormuş. Parmak Kız, durumu kuşa anlatmış ve kuş da onu sırtına alıp oradan uzaklaştırmış.

Parmak Kız uçarken fareye, “Her şey için çok teşekkür ederim,” demiş.

Kuş, onu güzel çiçeklerle dolu bir bahçeye götürmüş. Bahçede güzel kuşlar ve çiçekler varmış. Parmak Kız burada çok mutlu olmuş.

O sırada annesini hatırlamış ve hüzünlenmiş.

Tam o sırada, karşısına çiçek bahçesinin kralı çıkmış.

Parmak Kız’ı görünce ona aşık olmuş ve onunla evlenmek istemiş.

Parmak Kız, karşılaştığı diğer adayları hatırlayınca, kurbağa, böcek, köstebek gibi çirkin hayvanlardan sonra bu yakışıklı prensle evlenmek istemiş.

Parmak Kız, prensi sevmiş ve onunla evlenmeye razı olmuş. Ancak annesinin yanına gidip üçünün birlikte yaşamasını istemiş.

Prens, Parmak Kız’a gümüş renkli iki kanat takmış ve birlikte uçarak annesinin evine gitmişler.

Eve vardıklarında, annesi kızını görünce çok sevinmiş, ağlamış ve ona sarılmış.

“Seni bir daha asla bırakmayacağım,” demiş.

Üçü, sonsuza kadar mutlu bir şekilde yaşamışlar.

Similar Posts