Sevgi Ağacı


Sevgi Ağacı Masalı

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken. Ağaçların çok ama kuru olduğu, suların boz bulanık aktığı, çiçeklerin mutsuz olduğu, insanların nefret dolu olduğu bir yer varmış. Kimse bu hali fark etmiyormuş. Bu yerde her şey çok mutsuzmuş. İnsanlar, bu kuru ağaçlara bakıp, boş yere yer kaplıyorlar, şunları keselim, sobada bir güzel yakalım diye söylenmeye başlamışlar, sonra sen keseceksin ben keseceğim derken, kimse ağacı kesememiş, kaldıkları yerden çalışmaya devam etmişler. Herkes çok çalışıyormuş, uğraşıyormuş ama beri bereketi yokmuş, birbirlerini aşağılayıcı, kırıcı sözler söylüyorlarmış. Bu yerde yaşayan, Melek adında güzel bir kız yaşarmış.

Bu kız, güzel bir ağaç yetiştirmek, ülkesini mutlu etmek için elinden geleni yapıyormuş ama olmuyormuş. Kızın bu çabasını da kimse dikkate almıyormuş. Sabah olunca halk ne görsün? Ortalıkta ne ağaç kalmış, ne de derelerde sular şırıl şırıl akıyormuş, çiçekler susuzluktan başını öne eğmişler, kuşların kimisi ölmüş, kimisi de ölmek üzereymiş. Tarlalardaki mahsuller kurumuş bahçelerde; sebze, meyve talan olmuş. Bunu gören insanlar; şimdi ne yapacağız? demişler. Her zaman kavga eden, birbirlerine üzücü laflar sarf eden insanlar, şimdi hep beraber neler yapabiliriz diye düşünmeye başlamışlar ve hep beraber rüzgar perisine bu durumu danışmaya gitmişler. Rüzgâr perisinin huzuruna çıkınca, olan biteni periye anlatmışlar.

Rüzgâr perisi onlara; Ben sadece kuvvetli bir fırtına çıkartabilirim, onun dışında bir şey yapamam demiş. Halk; çaresiz, umutsuz bir şekilde şansımızı deneyelim, bu seferde yağmur perisinin huzuruna çıkalım demişler ve yağmur perisine olan biteni anlatmışlar. Yağmur perisi, onlara söyle demiş; Ben sadece, kuvvetli bir yağmur yağdırabilirim, onun dışında bir şey yapamam demiş. Yağmur perisinin huzurundan ayrılan halk, birkaç perinin daha huzuruna varsa da çaresiz, üzgün bir şekilde oradan ayrılmışlar.

Artık halkın hiç umudu kalmamış, tekrardan ülkelerine dönüp çaresiz bir şekilde beklemeye başlamışlar. Melek adındaki bu kızında artık hiç umudu kalmamış, o kadar fidan diktim, hiçbirisi tutmadı, bundan sonrada olmaz demiş. Gece olmuş, Melek uyumak için odasına gittiğinde, ne görsün! Pırıl pırıl kanatları olan, başında inciden tacı olan güzelliğiyle odayı aydınlatan bir peri varmış. Bu peri; kıza, bu yerde bulunduğu yeri güzelleştirmek için elinden gelen her şeyi yaptığını biliyorum güzel kız.

O yüzden sana yardım edeceğim demiş. Peri; kıza birbirinden eşsiz, bembeyaz kanatlar vermiş ve kıza şöyle demiş; Melek kız, güzel kız; tan yeri ağarmadan, bu kanatları takıp sevgi ülkesine vardıktan sonra, sevgi perisinin huzuruna çıkıp, ülkende olan biteni bu periye anlat demiş. Kız, büyük bir mutlulukla tamam güzel peri, çok teşekkür ederim demiş. Peri, sevgiyle gülümseyip, kızın başını okşadıktan sonra, ellerini yukarı kaldırıp birleştirdikten sonra, yok oluvermiş.

Melek adındaki bu güzel kız, tan yeri ağarmadan birbirinden eşsiz bu kanatları takıvermiş ve kendisini uçsuz bucaksız masmavi gökyüzünde uçarken bulmuş, meğer özgür olup uçmak ne güzelmiş demiş. Bir zaman sonra sevgi ülkesine varmış ve ona buna, sora sora sevgi perisini bulmuş ve huzuruna çıkıp, saygıyla önünde eğilmiş ve başını yukarı kaldırıp, yaşadığı yerdeki olan biteni periye anlatmış. Bunun üzerine sevgi perisi, kıza; kendisi küçük, yüreği büyük kız, bir şeyi güzelleştirecek tek bir sihir var. O da nedir biliyor musun? Sevgi. Sevginin olmadığı yerde her şey yerle bir olur demiş. Adı güzel, kalbi güzel kız.

Sana, üç tane tohum, bir tane de bu küçük fidanı veriyorum. Yaşadığın yere vardığında, güneş doğar doğmaz uygun bir yere, bu fidanı toprağa güzelce dik ve her bir tohum için o güzel gönlünden hangi dilek geçiyorsa, dileğini dileyip o tohumları fidanın dibine göm demiş, tohumları gömdükten sonra da bu verdiğim suyla fidanı bir güzel sula demiş. Bunun üzerine kız, sevgi perisine teşekkür edip, huzurundan ayrılmış.

Kanatlarını tekrardan taktığı anda, kendisini gökyüzünde bulmuş, mutluluk şarkıları söyleye söyleye yaşadığı yere gelmiş. Fidanı dikmek için, uygun güzel bir yer bulmuş, bu yer tamda herkesin evinin olduğu yerin tam ortasıymış. Güneş doğmak üzereymiş. Kız, fidanı diktikten sonra, birinci tohum için; Suların, ırmakların şırıl şırıl akmasını, çiçeklerin sevgi şarkıları söylemesini dilemiş. İkinci tohum için; insanların, sevgi, mutluluk, huzur ve barış içinde yaşamalarını. Üçüncü tohum için ise, ağacının dört mevsim boyunca kurumamasını , her daim canlı kalmasını, çok güzel bir ağaç olup , ülkesine sevgi saçmasını dilemiş ve ağacın can suyunu dökmeye başlamış. Güneşin, o pırıl pırıl ışığı ağaca vuruyormuş .

Fidan, gittikçe yeşermeye, büyümeye başlamış, göz kamaştırıcı eşsiz bir ağaca dönüşüvermiş. Kız; bu ağaç, insanlara daima sevginin gücünü hatırlatsın diye, ağaca sevgi ismini vermiş. Bunun adı sevgi ağacı olsun demiş. Yaşadığı ortam cennetten bir köşe olmuş adeta, öylesine güzelleşmiş ki her yer, insanlar tatlı sözle, güler yüzle işlerini yapmaya birbirlerine yardım etmeye başlamışlar, çiçekler en güzel şarkılarını söylüyormuş, kuşlar sevinçle ötüşüyorlarmış. İnsanlar, bu güzel kıza teşekkür etmişler, mutlu mesut yaşamaya başlamışlar. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine….

Yorum gönder